Emek-Barış-Demokrasi için 1 Mayıs’ta Bakırköy’de buluşuyoruz!
DİSK, KESK, TMMOB ve TTB, DİSK Genel Merkezi’nde gerçekleştirdikleri basın toplantısıyla 1 Mayıs 2016 İstanbul programını açıkladılar.
Basın toplantısına DİSK Genel Başkanı Kani Beko, KESK Eş Genel Başkanı Lami Özgen, TTB İkinci Başkanı Raşit Tükel ve TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Süleyman Solmaz katıldı.
DİSK Genel Başkanı Kani Beko’nun yaptığı açıklamada, İstanbul Taksim’de düzenlenmek istenen 1 Mayıs kutlamalarına dair taleplerinin İstanbul Valiliği’ne tepeden inen bir emirle reddedildiği belirtildi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ve Türkiye’deki yerel mahkemelerin İstanbul 1 Mayıs kutlamalarının Taksim’de yapılmasına ilişkin verdikleri kararların aktarıldığı açıklamada, dört örgüt tarafından düzenlenen 10 Ekim Emek-Barış-Demokrasi mitinginde yaşanan katliam ve ardından açığa çıkan gerçekler hatırlatıldı ve Taksim’de 1 Mayıs talebi karşısında “bizlerin güvenliğini sağlamakla yükümlü olan idare, güvenliğimize kast edeceğini açık açık belirtmiştir” denildi.
“İstanbul’da işçilerin, emekçilerin, tüm ezilenlerin taleplerini güçlü bir biçimde haykırdığımız 1 Mayıs kutlamalarını, güvenli bir biçimde yapmayı öncelikli bir görev olarak benimseyen dört emek ve meslek örgütü olarak, bu yıla mahsus olmak üzere 1 Mayıs kutlamalarını İstanbul’da Bakırköy Halk Pazarı’nda gerçekleştirmeye karar verdik” denilen açıklamada “2016’ya özgü bu karar üyelerimizden, 1 Mayıs’larda yıllarca omuz omuza verdiğimiz dostlarımızdan ve halkımızdan gelen talepler dikkate alınarak verilmiştir” ifadelerine yer verildi.
Açıklamanın tam metni şöyle:
EMEK-BARIŞ-DEMOKRASİ İÇİN HAYDİ 1 MAYIS’A!
1 Mayıs Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü kutlamaları, bir kez daha hukuk dışı bir biçimde engellenmek isteniyor.
İstanbul Taksim’de düzenlemek istediğimiz 1 Mayıs kutlamalarına dair talebimiz, İstanbul Valiliği’ne tepeden inen bir emirle reddedildi.
Maalesef ülkemizde idareciler kendilerini mahkeme kararlarını ve Anayasa’yı değil, saraydan gelen emirleri uygulamakla yükümlü kabul etmektedir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden aldığımız kararı tanımadılar.
Anayasa’daki “herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir” maddesini ayaklar altına aldılar.
Son olarak da 2015 1 Mayıs’ına dair mahkeme kararına saygı duymadılar.
Değerli basın emekçileri ve mücadele arkadaşlarımız,
En son 1 Mayıs 2015’e dair 21. Asliye Ceza Mahkemesinin gerekçeli kararında şu ifadeler yer almaktadır:
“Demokratik yönetimlerde kamu idaresinin öncelikli görevi, kişi hak ve hürriyetlerinin kullanılmasının önündeki engelleri kaldırmaktır.”
Peki 2015 1 Mayıs’ı ile ilgili bu saptamaları yapan mahkemeye rağmen Valilik ne yapıyor? 1 Mayıs Meydanını yasaklı meydan ilan ediyor.
Valilik yasakçı tavrını 2911 sayılı kanuna dayandırıyor. Oysa mahkeme 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamanın bir gelenek halini aldığını ifade ederek, Taksim’deki 1 Mayıs kutlamalarının, 2911 sayılı kanuna göre yasaklanamayacağını söylemektedir.
Ancak karşımızda yasaları ve mahkeme kararlarını değil “Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına saygı duymuyorum” diyen bir iradenin emirlerini uygulamak zorunda olduğunu düşünen bir mekanizma bulunmaktadır.
Aynı mahkeme kararı Taksim’de 1 Mayıs’ın kutlanması ile ilgili kamu idaresine şu görevi vermektedir: “Demokratik yönetimlerde kamu idaresinin öncelikli görevi, kişi hak ve hürriyetlerinin en geniş şekliyle ve güvenli bir biçimde kullanılması için gerekli önlemleri almaktır”
Ancak “yönetim”, maalesef bizlerin güvenliğini sağlamak bir yana güvenliğimize kast edeceğini açık açık defalarca ilan etmiştir.
Biz bu tip hukuk dışı tehditlere karşı yıllarca Taksim’de 1 Mayıs kutlama kararlılığımızı haklı ve meşru bir biçimde gösterdik. Koca bir kenti açık hava hapishanesine çeviren, insanların yaşamına kast eden, hastanelerden okullara tüm İstanbul’u gaza boğan barbarca saldırılara karşı her yıl yüzümüzü Taksim’e döndük.
Öte yandan, Türkiye’nin son 9 aydır içinden geçtiği dönem maalesef halkın en temel hakkı olan yaşam hakkının defalarca ihlal edildiği bir dönem olmuştur. Dört örgüt tarafından düzenlenen son büyük miting olan 10 Ekim Emek-Barış-Demokrasi mitinginde yaşanan katliam hala hafızalardadır. Bu mitingde bizlerin güvenliğini sağlamak ile yükümlü olanların en hafif ifadeyle görevlerini yapmadıkları belgeleriyle ortaya konmuştur. 10 Ekim’de yitirdiğimiz barış güvercinlerimizi andığımız için bizler hakkında soruşturma açanlar, katliam ile ilgili haber yapan gazeteciler yargılanırken, “görevini yapmayan” tek bir kamu görevlisi dahi yargılanmamaktadır.
Böyle bir ortamda, bizlerin güvenliğini sağlamakla görevli olanlar, 1 Mayıs arifesinde “görevlerini yapmamak” ile yetinmemekte, aksine güvenliğimizi tehdit edeceklerini açıkça ilan etmektedir.
Bu koşullar altında, işçilerin, emekçilerin, tüm ezilenlerin taleplerini güçlü bir biçimde haykırdığımız 1 Mayıs kutlamalarını, güvenli bir biçimde yapmayı öncelikli bir görev olarak benimseyen dört emek ve meslek örgütü olarak, bu yıla mahsus olmak üzere 1 Mayıs kutlamalarını İstanbul’da Bakırköy Halk Pazarı’nda gerçekleştirmeye karar verdik.
2016’ya özgü bu karar üyelerimizden, 1 Mayıs’larda yıllarca omuz omuza verdiğimiz dostlarımızdan ve halkımızdan gelen talepler dikkate alınarak verilmiştir.
1 Mayıs’ta Taksim meydanının mahkeme kararlarına ve Anayasa’ya rağmen tek bir kişinin iradesi ile yasaklanması, AKP iktidarının hedeflediği rejim değişikliğinin sembollerinden biri haline gelmiştir. Kimse bizden Taksim 1 Mayıs meydanından vazgeçmemizi, tek adam diktasına dönüşen bir rejimi kabul etmemizi beklemesin.
Taksim 1 Mayıs meydanında işçi sınıfının mücadelede yitirdiği arkadaşlarının anıları vardır. Hükümet hukuku yok saymayı alışkanlık haline getirmiştir ancak bu anıları yok saymak, unutturmak kimsenin haddi değildir.
Taksim 1 Mayıs meydanında işçi sınıfının mücadele kazanımları vardır. Bu kazanımlar hukuk tarafından da tanınmıştır. Bu hakları yok saymak kimseye düşmemektedir.
Tüm dünyanın en merkezi meydanlarında işçiler 1 Mayıs’larda kürsülerini kurar iken, işçi sınıfı tarihine mal olmuş Taksim 1 Mayıs meydanında, bir gün için bile işçilerin kürsülerini kurma hakkını yok saymak, işçi sınıfının haklarını yok saymaktır.
Bu hakkın ne biçimde, ne zaman ve nasıl kullanılacağına karar verecek olan kuşkusuz işçi sınıfıdır, emekçilerdir.
Biz işçiler ve emekçiler, mimar-mühendisler, hekimler, kadınlar, gençler, yoksullar, ötekiler ve tüm ezilen halklar,
Güvencesizleştirmeye, köleleştirmeye, emeğin haklarının bir bir yok edilmesine karşı,
Kiralık işçilik dayatmasına, taşerona ayrımsız-kayıtsız-şartsız kadro sözünün tutulmamasına, mahkeme kararlarının yok sayılmasına, kıdem tazminatlarımızın gasp edilmesine karşı,
Sendikal haklarımızın ve grev hakkımızın yok edilmesine karşı,
Herkese iş, aş ve güvenli bir gelecek için,
Doğanın ve yaşamın sermayeye teslim edilmesine karşı,
Kadınlara evden, yarı zamanlı, güvencesiz çalışmanın dayatılmasına karşı,
Kamu emekçilerinin mevcut iş güvencelerinin ortadan kaldırılmasına karşı,
Savaş ve baskı politikalarına karşı,
10 Ekim Ankara katliamı ile tırmanan sindirme ve susturma hamlelerine karşı,
Laikliğin tamamen ortadan kaldırılmak istenmesine karşı,
Ve elbette faşizme karşı 1 Mayıs’ta söyleyecek sözümüz, büyütecek umudumuz var!
Sözümüzü söylemek, umudumuzu büyütmek için,
Emek-Barış-Demokrasi için 1 Mayıs’ta Bakırköy’de buluşuyoruz!
Yaşasın İşçilerin Birliği!
Yaşasın Halkların Kardeşliği!
Yaşasın Birlik-Mücadele Dayanışma!
Yaşasın 1 Mayıs!