“Kapitalist sömürü kimlik sormuyor, öldürüyor”
DİSK’e bağlı Cam Keramik-İş, Gıda-İş, İletişim-İş Sendikaları olarak 22 Haziran tarihinde Büyükçekmece’de AGtek’e ait tekstil fabrikasında Afgan ve Özbek uyruklu 4 mülteci işçinin yanarak can vermesini protesto ettik. Eyleme Emek Partisi, Türkiye Yazarlar Sendikası, TMMOB Beylikdüzü Temsilciliği üyeleri ve yöneticileri destek verdi. “Kapitalist sömürü kimlik sormuyor, öldürüyor” dediğimiz açıklamada iş cinayetlerinin önlenmesi için hükümeti, gerekli denetimleri yapmaya çağırdık.
İlk olarak söz alan Türkiye Yazarlar Sendikası Genel Sekreteri Hakkı Zariç, “Dün olduğu gibi bugün de tüm iş kazalarına, iş cinayetlerine ilişkin ‘bu işin fıtratında var’ denilen açıklamalar yapılıyor. Eve ekmek götürmek üzere çalışmak zorunda kalan bu mülteci işçilerin uğradıkları bu gazab, bu haksızlık bu yangın hepimizi ilgilendiriyor. Bu yangın hepimizin ocağına düşen bir yangın. Biz de Türkiye’nin yazarları, aydınları, şairleri olarak bu yangına, bu iş cinayetine işçilerin bu şekilde öldürülmesine tepki gösteriyoruz.Kalemimizi işçilerden yana kullanarak onların bu haksızlığa uğramalarını protesto ediyor ve onlar hakkında yazılar yazacağımızı buradan belirtiyoruz. Bu kazaların önlenebilmesi aslında hükümetin görevi. İlgililerin bu kazaların önlenebilmesi biran önce somut adım atmasını diliyor ve bunun takipçisi olacağımızı belirtiyoruz” diye konuştu.
HİÇBİR KOŞULDA İŞ CİNAYETLERİNDE ÖLMEK İSTEMİYORUZ
Daha sonra söz alan Gıda-İş Genel Başkanı Seyit Aslan, valinin yaptığı açıklamaya atıfta bulunarak şunları söyledi:
“Bunlar tesadüf olamaz, bunlar fıtrat olamaz. Bunlar doğrudan alınmayan önlemlerin, yapılmayan denetimlerin sonucunda işlenen cinayetlerdir.”
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, “Mülteci işçiler Türkiye’nin ekonomisine büyük katkı sağlıyor” sözlerini hatırlatan Aslan şunları söyledi:
“Mülteci işçilerin sundukları katkı şudur; güvencesiz çalışmadır, düşük ücretle çalışmadır, ağır çalışma koşullarında çalışmaktır, yani Türkiye ekonomisine katkıları ölümüne çalışmaktır. Bunu asla kabul etmiyoruz ve bir kez daha haykırıyoruz; artık yanarak, makinelerin arasında kalarak, inşaatlardan düşerek, denizlerde boğularak, trafik kazalarında ölmek istemiyoruz. Bunlar çok basit önlemlerle bu ölümler engellenebilir. Ama gelin görün ki işçilerin hayatı da, mültecilerin hayatı da bu ülkede sudan ucuz.”
Açıklamadan önce işyeri sahibi ile yaptığı konuşmayı aktaran Aslan, “4 işçinin öldüğü iş yerinin sahibi ‘Bizim bir sorumluluğumuz yok. Biz gerekli tedbirleri aldık’ diyor. Peki her türlü tedbiri aldınız da burada neden yangın çıktı, burada neden insanlar öldü, bu insanlar neden güvencesiz olarak burada çalışıyorlar. Bu soruların yanıtı yok. Bu nedenle bir kez daha diyoruz ki iş cinayetlerini önlemek öncelikle bu iktidarın valinin, bakanların, cumhurbaşkanının, hükümetin sorumluğundadır. Eğer siz denetleyemiyorsanız, bırakın bu görevi sendikalara, onlar denetlesinler. Onlar iş cinayetlerin nasıl önlenebileceğini biliyorlar. Bu yüzden bir an önce çözüm bulunsun. Hiçbir koşulda iş cinayetlerinde ölmek istemiyoruz” diye konuştu.
EN AĞIR VE VAHŞİ KOŞULLARDA ÇALIŞMAK ZORUNDA KALIYORLAR
Üç sendika adına ortak açıklamayı Genel Başkanımız Birol Sarıkaş yaptı. Emperyalistler arasındaki çatışmaların, enerji savaşları ve işbirlikçi politikaların sonuçlarının, dünyanın her tarafında halkların yoksullaşmasına, büyük acılara, katliamlara yol açtığına dikkat çeken Sarıkaş, “Yaşanan savaş ve çatışmalar sonucunda milyonlarca insan yerlerinden, yurtlarından göçmek zorunda kalıyor. On binlerce mülteci ulaşmak istedikleri ülkelere giderken yollarda hayatlarının kaybediyor. Başka ülkelerde mülteci olarak yaşamak zorunda bırakılıyor. Türkiye’ye sığınmış her milliyetten milyonlarca işçi ve emekçi, en ağır koşullarda yaşamlarının sürdürmeye çalışıyor. Fabrikalarda, tarlalarda, en ağır ve vahşi çalışma koşullarında çalışmak zorunda kalıyorlar. İktidar mültecileri AB ile pazarlık edeceği bir koz olarak görüyor. Her seferinde AB ile pazarlık masasında sınırları açarız diyerek pazarlık kozunu elinde tutuyor. Mültecilere karşı ırkçı ve şoven politikalar kışkırtılıyor, linç girişimleri yaşanıyor, düşmanlık körükleniyor. Mülteciler ülkemizde bedava yaşıyorlar, bir elleri yağda bir elleri balda propagandası yapılıyor. Savaş kaçkınları olarak niteleniyorlar. Oysa gerçek tam tersi. En ağır çalışma koşullarını mülteci işçiler çalışmak zorunda kalıyor. Hiçbir güvenceleri olmadan, balık istifi koşullarına barınmak zorunda kalan mülteci işçiler, karın tokluğuna çalıştırılıyorlar” dedi.
SON 5 AYDA 49 MÜLTECİ İŞÇİ İŞ CİNAYETLERİNDE ÖLDÜ
Ülkemizde ortalama her gün beş işçinin iş cinayetlerinde yaşamlarını kaybettiğine dikkat çeken Sarıkaş şöyle konuştu:
“Son beş ayda 49’u mülteci olmak üzere 696 işçi yaşamını kaybetti. Bundan altı gün önce burada, dört mülteci işçi yanarak can verdi. Afganistan ve Özbekistan uyruklu dört işçi, alınmayan iş güvenliği nedeniyle öldüler. Mülteci işçilerde yaşanan bu süreçten fazlasıyla etkileniyor. İş güvenceleri yok, çalışma koşulları ağır, kaçak çalıştırılan mülteci işçiler seslerini çıkaramıyorlar. Çalışma koşullarına ve işverenlerin her dediğini yapmak zorunda kalıyorlar. Çalıştığı ve hak ettiği ücretler ödenmiyor, gasp ediliyor. Hak arayanlar işten atılmakla tehdit ediliyor. İşverenler adeta kaçak işçi çalıştırılması için teşvik ediliyor. Ne bakanlık, nede yerel mülki amirler işyerlerinde denetim yapmıyor, yaptırmıyorlar. İçişleri bakanın yanan işçiler için yapmış olduğu açıklama utanç vericidir. Soruna mültecilerin ekonomiye kattığı değerden yana bakarak, nasıl bir sistem ve çalışma koşulları istediklerini itiraf etmiş oluyorlar.”
İŞ CİNAYETLERİNİN SORUMLUSU SERMAYE VE ORTAĞI HÜKÜMETTİR
Yaşanan iş cinayetlerinin sorumlusunun sermaye olduğunu söyleyen Genel Başkanımız Birol Sarıkaş, “Onu denetlemeyen, iş yerlerini denetlemeyen devletin kurumları ve yönetenler bu işin ortağıdır. İktidar sadece açıklamalar yaparak bu sorunun üzerinde atlayamaz. Kendi sorumluluğunun üstünü örtemez. Aile ve Çalışma Bakanlığının görevi her işyerinde yaşanan sorunları denetlemekle ve önlemekle görevlidir. İçişleri Bakanlığı açıklama yapmak yerine önlemler ve denetimler yapmak zorundadır. Sendikalar ve emek örgütleri işçi sınıfımızın bir parçası olan mülteci işçilere sessiz kalamazlar. Siyasi partiler bu soruna sesiz kalamazlar. Hangi milliyetten olursa olsun, tüm mültecilerin çalışma ve yaşama koşulları güvence altına alınmalı, eşit koşullarda güvenceli ve sendikalı çalışma koşulları yaratılmalıdır. Türkiyeli ve mülteci işçilerin iş cinayetlerinde ölmesinin önüne geçmeliyiz. Artık ölümler son bulsun, işçilerin ölümlerine neden olanlar yargılansın ve cezaya çarptırılsın. Yürürlüğü ertelenen, işçi sağlığı ve işçi güvenliği yasası tüm emek örgütlerinin ortak katılımıyla yeniden ele alınsın ve yasallaştırılsın.İşçilerin ve sendikaların, emek örgütlerinin içinde yer aldığı çoklu bir denetim mekanizması kurulsun.”
İMAMOĞLU’NA ÇAĞRI
Yerel yönetimlerin denetim mekanizmasından azade olmadığına dikkat çeken Sarıkaş, “25 yıldır İstanbul’da yerel yönetimde olan anlayış hiçbir koşulda işyerlerini denetime tabi tutmamıştır. İstanbul’da onlarca kitlesel ölüm yaşanmıştır. Bu anlayışın seçimleri kaybetmesi önemlidir. Yeni seçilen belediye başkanı Ekrem İmamoğlu yaşanan bu süreçlerden sonuçlar çıkararak, iş yerlerinin denetlenmesinde özel bir birim kurmalı ve tüm emek ve demokrasi güçleriyle ortak hareket etmelidir” diye konuştu.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.